3 Temmuz 2013 Çarşamba

İstanbul’da Bir Gün




Mısır’dan Osmanlı saraylarına geçmiş, sonra kültürümüzün bir parçası haline gelmiş , hiç bilmeyenimizin bile bir iki figürlük kapasitesi olan bir danstan bahsetmek istiyorum. Tabi ki oryantel! Sadece oryantalde değil roman havasıda istanbulluların çok aşıkar oldukları bir dans. İşte “İstanbul’da Bir Gün” adlı gösterinin yaratıcısı Özgen Özgeç oryantel ve roman havasını aynı sahnede birleştirip tiyatral bir uyarlamayla gösterime sunuyor. İşin ilgi çekici tarafı gösterilerinin dünyanın dört bir tarafında kendi eğittiği yabancı kadınlarla sahnelemesi.

-İlk önce seni biraz tanıyalım,
Ben Kıbrıslıyım. Küçük yaştan beri dans ediyorum profesyonel anlamda ilk calışmalarıma İstanbul’a gelip « Anadolu Ateşine » seçilmemle başladı. Daha sonra şansımı bir de yurt dışında denemeye karar verdim ve İngiltere geldim. İşler yolunda gitti ve 6 senedir hem kendim sahne alıyorum hem de dans dersleri veriyorum. “İstanbul’da Bir Gün” adlı proje sayesinde de İspanya, Italya, Almanya, Japonya, Mısır, Venezuela gibi çeşitli ülkelerde gösteri yapabilme imkanı buldum. Bu kariyerim için önemli bir adımdı.

-Bize  tam olarak gösterinin içeriğini anlatabilirisin?
« İstanbul’da Bir Gün » roman sokağında geçen bir hikayeyi anlatıyor. Oryantelle beraber harmanlanmış tiyatral bir gösteri bu. Modern ve bale dans teknikleriyle birleştirip avrupalıların beğenebileceği bir tada getiriyorum. Dansçıların hiç biri profesyonel değil hepsi benim çeşitli ülkelerde 3 aylık bir sürede dans ve karografi eğitimi verdiğim yabancı kadınlar. Eğitimlerinin sonunda da gösteriye çıkma fırsatı buluyorlar. Böylelikle işin en zevkli tarafını yani sahneyi yaşıyabiliyorlar.

-Demek yabancılarla çalışıyosun. Peki Türkler de bu derslere ilgi gösteriyormu?
Bugüne kadar hiç Türk öğrencim olmadı hep yabancı kadınlar çalıştım. Oryantal dansının popülerliği yabancı kültürlerde daha çok artmaya başladı. Türklerin daha çok aşıkar oldukları bu dansa yabancı kadınlar daha çok ilgi gösteriyor.

-Peki bu dansçıları nasıl buluyorsun
Aslında onlar beni buluyorlar hepsi bir şekilde bir yerlerde oryantel aşkına tutulmus kadınlar. Organizatörler tarafından ülkelerine çağırılıyorum ve 20/30 kişilik gruplar halinde çalışmalarımıza başlıyoruz. Tabii kadınlar bu işe çok gönüllü ama erkek dansçı bulmak zor oluyor. Danstan da ziyade roman havası, maço tavırlar içerdiği için  tiyatral yetenek istiyor. Bu yüzden çeşitli drama okullarından  erkek danscıları genelde ben davet ediyorum. 

-Gösteriye  ilgi nasıl?
İlgi büyük! Salon herzaman dolup taşıyor. Bu gurur verici bişey tabii. Bu gösteriler sayesinde Türk müziğini, danslarını tanıtma şansımda oluyor. Hatta bir çok ülkede tanıştığım insanların Türkler hakkındaki  klişelerini de kırmayada çalışıyorum. Bazıları bana kaç kadınla evleneceğimi veya hergün kebabmı yiyorsunuz gibi garip sorular soruyor. Gülüyorum hemen gerekli açıkmaları yapıyorum tabii. Bir nevi kültür ateşeliği de yapayorum denebilir.

-Fransa’da hiç gösteriye çıkmadın galiba?
Hayır ama çok isterim.

-Fransız kadınları oryantel kültüründen biraz uzaklar. Diğer avrupalı kadınlara göre biraz daha ciddi bir duruşları olduğunu düşünuyorum. Sence onlar da  bu dansa kolaylıkla adapte olabilirlermi?

 Büyük şehirlerde kadınlar erkek gibi yaşayıp çalışmaya alışmış. Gittiğim ülkelerde çoğu kadın bu tempodan kurtulup feminen yönlerine dokunmak, hatta tekrar keşfedebilmek için bu kurslara katılıyorlar. Maden işçileriyle çalışan kadın bir öğrencim vardı dışardan  bakıldığında çok erkeksi bir duruşu var. Dans derslerimiz esnasında şaşılacak bir şekilde içindeki kadınsı tavrı çok rahatlıkla dışarı vurabilmişti. Bu Fransız kadınları içinde geçerli olucaktır. Bu dans sayesinde onlar da feminen noktalarına dokunucaklar ve ciddi duruşlarından sıyrılıcaklar.

-Seni en yakın zamanda Fransa’da da görmek isterim. Hatta ilk Türk öğrencin ben olabilrim simdiden talibim.  Sana çok tşsekkür ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

Özgen Özgeç İrtibat: www.ozgen.co.uk