2 Ekim 2014 Perşembe

"Nuit Blanche" Geliyor!

Paris 4 Ekim Cumartesi gecesi uyumayacak!




Bu yıl 13.sü  düzenlenen bu kültürel etkinlik  4 Ekim Cumartesi gecesi bizi uyutmayacak!  Zaten Cumartesi geceleri uyumaya çok ta niyetimiz yoktu;)
Nuit Blanche'in kelime anlamı uyumadan geçirilen gece yani "Beyaz Gece" demek.

Bu kültürel etkinlik günü sayesinde Paris'e yeni bir bakış acısı keşfedicez. Bu gece de sanat, müzik ve şehir bize hizmet edicek. Paris'i tanımak  için mükemmel bir fırsat! Etkinliklerin hepsi ücretsiz olucak. Akşam 19'dan sabah 7'ye kadar sanata doyucaz. Paris, sabaha kadar bütün yıl boyunca asla göremiyeceğiniz bir şekilde ışıklara bürünücek. Kültürel etkinliklerin yanı sıra konserler de geceye eşlik edicek.. Bu gecede müzeler sabaha kadar açık ve ücretsiz olucak mutlaka değerlendirin.

Ayrıca bu yıl ilk kez düzenlenecek olan "Grande Randonnee Artistique" diye adlandırılan bir gezi turu düzenlenecek bu gezi sayesinde Paris'in çeşitli bölgelerinde kurulacak açık hava müzelerini ziyaret edebileceksiniz. Etkinliklerin yoğun olucağı başlıca  bölgeler. Berges de Sein , Hotel de Ville, Montparnasse, Saint Michael (Pontheon), Belleville.



19 Eylül 2014 Cuma

Önce Siz Keşfedin!

Nereyi mi?
Paris'in en sanat sever mahallesi olan "Butte-aux-Cailles" den bahsedicem, hazır olun!

Paris, tarihi ve turistik yerleri bol olan bi şehir olduğu için 4 veya 5 günlük tatilinizi çok rahat doldurursunuz, hatta tadı damağınızda kalır acaba 1,2 gün daha kalsamıydık dersiniz! Gelgelelim şayet ziyaret süreniz uzun ise aynı yerleri dön dolaş yapıcak haliniz yok! Peki napıcaksınız? Tabii ki ara mahallelere dalıcak, Paris'in "Parislilere" ayrılmış bölgelerinin tadını çıkaracaksınız! İşte onlardan biri de "Butte-aux-Cailles".




Bu bölgenin en belirgin özelliği sokak sanatçılarının uğrak mekanı olması, her adımda yeni bir eserle karşılaşıyorsunuz. Öyle bakıp geçilecek gibi değil, durup incelenecek Graffitiler bunlar. Pardon pardon graffiti demek yanlış olabilir "Sokak Sanatları" sanki şimdi daha tasvir edici oldu gibi.


Hatta ve hatta siz de bu sanatın bir parçası olabilirsiniz! Bu sizin yaratıcılığınıza kalmış! Biz bu şekilde bi çalışma denedik adeta resimle bütünleştik:)



Peki gece hayatı nasıl bu mahallenin? Az sonraaaaaaaaaaaaaaaa!!!


Öyle çılgınlar gibi bi gece hayatı sizi beklemiyor pek tabii ki ama hafta sonları oldukça hareketli hele de havalar sıcaksa sokaklar dolup taşıcaktır. Oturup bişeyler içerek sohbet edebileceğiniz çok hoş mekanlar var hatta o kadar rahat ve keyifliydi ki fotorafı kalkıp çekmeye üşendim oturduğum yerden çektim:))



Paris'i Dostum Paris'le keşfedin demiyorum ama bu konuda sizi cesaretlendirdiğime inanıyorum! Haydin esen kalın...






12 Eylül 2014 Cuma

Sokak Sanatçılarının Dali Aşkı !



Paris, sokak sanatçılarının karalama defteri haline gelmiş bir şehirdir. Duvarlar, yerler onlarca sanatçının yetenekli ellerinden geçmiştir. Sadece "graffiti' olarak algılamayın çoğu tam bir sanat eseri.

Montmartre 'da bulunan "Espace Dali Paris" sergi salonu sabit bir Dali tapınağıdır. Nezaman gelirseniz gelin Dali hep orda sizi bekliyecektir. Bu sene 11/09/14 - 15/03/15 tarihleri arası bu sergi salonu sokak sanatçılarının Dali esinlemeli eserleriyle görücüye çıkıyor. E artık baklavalarınızı alıp gelin öyle eli boş gitmek olmaz:)



Aralarında "Keith Haring ve Jérome Mesnager" gibi ünlü isimlerde var yoksa zaten niye yazalım biz de dimi! Yani demek ki bi haber niteliği taşıyor:)


Jérome Meshager'in klasik adam figürleriyle...

Bir Keith Haring Çalışması
Sergi gezilmeye değer zaten Paris geziniz esnasında Montmartre yani meşhur ressamlar tepesinden geçiceksiniz 30 dk'nızıda Dali'ye ayırabilirsiniz üstelik sergi çıkışı sizi çok hoş bir restorant bekliyor, ister bişeyler atıştırın, ister oturun eni konu yemek yiyin ne yaparsanız yapın hatta sergiyi gezmeseniz bile mutlaka bu adrese uğrayın Montmartre'in en sempatik yeri (fiyatlar uygun). 

Chez Plumeau



AAAA durun durun daha bitmedi !! Sergi gezmekten yoruldunuz bölgeyi gezicek dermanınız kalmadı e bi de Chez Plumeau'da yemek yediniz iyicene bi ağırlık çöktü üstünüze ee napıcaz şimdi? Tabii ki gezimize trenle devam edicez!!! Çufff Çuffff...



Gezi süresi 30 dk büyükler 6, minikler için 4 Euro sabah 10'dan gece  23.00'a hizmetinizde. İki duraktan kalkışı var biri Sacre Coeur klisesinin önü diğeri ressamlar meydanının orası. Montmartre'in sevimli dar arnavut kaldırımlı sokaklarını bu sempatik trenle gezebilirsiniz!

tamam şimdi dağılabiliriz... :))


Rehberlik servisi için bana dostumparis@gmail.com'dan ulaşabilirsiniz...










24 Temmuz 2014 Perşembe

Bu İsmi Unutmayın "Colette" !!!


Paris'e geliş amacınız alışveriş ise, siz de benim gibi bir moda tutkunuysanız ilk durağınız Colette olmalı! Aksi taktirde alışveriş konusundaki iddialı davranışlarınız ve moda bilginiz inandırıcılığını yitirecek! Nedeni gayet acık; Colette, Paris'in en prestijli mağazalarından biridir belki de ilkidir! Meşhur  Saint Honoré caddesinin  göz bebeği bu mağaza da bütün ünlü markaları bulabileceğiniz gibi bir çok tasarımcının da dikkat çekici, aklınıza gelmeyecek enteresan ürünleriyle karşılaşabilirsiniz! Hatta bazı büyük markalar sırf Colette için tasarım yapmakta ve ürünlerinin üzerine "for Colette" yazarak ayrıcalığını belirtmekte.

Nasıl bir yer mi Colette?

3 katlı bu sempatik mağazanın ilk giriş katının ve alt katının daha çok aksesuar, elektronik, müzik dergi...vs üzerine kurulu bir düzeni var fiyatlar daha alınabilinir ölçüde. Çok ilginç tasarımlarla da karşılaşmanız saşırtıcı değil çünkü burası "Colette" !

İkinci katı tekstil üzerine, büyük markaların elbiseleri, ayakkabıları ve çantaları var " aralarında Gucci, Dior, Givenchy gibi çok önemli isimler de var! 

Ben en son gittiğimde Channel'in tasarımcısı Karl Lagerfeld'i görmüştüm şaşırdım mı? Hayır! Neden? Dediğim gibi burası "Colette"

Ünlü isimler de Paris ziyaretlerinde Colette'i kesinlikle atlamazlar! Pharrell Williams'in Paris'te katıldığı bir TV programında kendisine şu soruyu yöneltmişlerdi;

-Paris'te en çok nereyi beğendiniz ?

+ Üzgünüm ama "Colette"

Üzülmüyoruz, üzülmüyoruz zaten artık Eyfel'in modası geçti artık devir, "Colette" devri!!

Paris Alışveriş Rehberliği için iletişim; dostumparis@gmail.com



23 Temmuz 2014 Çarşamba

Sıcak Paris !!

Paris'te hava 30 dereceye dayandıysa bu parislilerin alışık olmadığı ama güneş özleminden ötürü de çok ta söylenmeye cesaret edemediği bi durumdur. Ağustos ayına giriyoruz parisliler Paris'i terketti bile! Artık Paris, turistlerin tekelinde tabii Paris belediyesini insafsız zannetmeyin ne yani yerel halk gitti diye turistlere zulüm edecek halleri yok onlarıda düşündüler ve tam merkeze Hotel de Ville binası önüne serinleme alanı kurdular!  Manavdaki sebzeleri canlı göstermek için ara ara fışkırtılan su buharları bu kez bizi bayılmaktan  kurtarıyor! Öyle de iyi geliyor ki sormayın!

 Paris'temisiniz? Çok mu bunaldınız? Dert etmeyin! Bu tip serinleme alanlarının altından geçin ve kendinizi kurtarın!! Hadi hadi acele edin!!!


9 Temmuz 2014 Çarşamba

Çok Ünlüyüz Dostum !




Dostum Paris'in Aujourd’hui La Turquie  gazetesinde yayınlanan röportajın türkçesini resimlerin hemen altından okuyabilirsiniz.

Paris, Moda,Vintage, Alışveriş yani ben...


Fotoraflar Mike Chevreuil tarafından çekilmiştir




-Moda ile ilgilenmeye ne zaman başladınız?

Paris’e geldikten sonra modaya olan bakış açım değişti vitrinlerden uzaklaşıp, sokaktaki modayı benimsedim daha sonra da kendimi tanıdım ve kendi tarzımı yarattım. Paris, insanı moda konusunda cesaretlendiriyor.


-Dostum Paris isimli bloğunuzda ne zamandan beri paylaşımlar yapıyorsunuz? Bloğunuzda en çok dikkat ettiğiniz konular nelerdir?

Dostum Paris’in 2 yıllık bir geçmişi var ilk etapta kendi tecrübelerimi paylaştığım, buraya gelen Türk turistlerin yararlanmasını istediğim bir blogtu nitekim de öyle oldu fakat zamanla tarzı değişti ve yavaş yavaş moda konusunda daha cok yayınlar çıkmaya başladı. Sokak modası, ikinci el mağazalar, Paris’te alışveriş gibi yazılarımın daha çok ilgi çektiğini farkettim ve bu sayade gelen talepler üzerine alışveriş rehberliği yapmaya başladım. Cevrem ve bazı güvendiğim insanlar beni moda konusunda cesaretlendirdi ve Dostum Paris’e ek olarak önümüzdeki aylarda “ Pelign” adlı sadece moda üzerine kurulu bir web sitem çıkıcak.

-Sizce moda nedir? Bize kendi bakış açınız ile bir tanım yapabilir misiniz?

Yves Saint Laurent, stil’in modadan daha önemli olduğunu söylemişti ve ben buna yürekten katılıyorum. Modaya tamamen takılıp gitmek kendinize yapacağınız en büyük haksızlıktır! Kendinizi ve vucudunuzu tanıyın ve size en uygun stili bulduktan sonra modayı takip edin. Bence moda ; stilinizi kaybetmeden kendinizi yenilemektir.

-Paris sokak modası sizce nasıl bir çizgi izliyor? Kadınlar ve erkekler üzerine özellikle?

Paris ve Tokyo sokak modasının ciddi anlamda modaya yön verdiğini biliyorum. Bir çok ünlü marka ilhamını sokaklardan almakta ve bunu çekinmeden de dile getirmektedir. Tokyo’ya göre Paris’in biraz daha elegant bir tarzı var özellikle ‘Bobo’ tarzının ana vatanı olan Paris sokakları bana göre ilham vericiliğini asla kaybetmiyecektir. Kadınlar ve erkekler olarak ayırmak istemiyorum  artık moda tam anlamıyla cinsiyetten uzaklaştı. Coco Chanel’in bize pantolon giydirme cesareti verdiği günden beri artık moda da cinsiyet ayrımı kalmadı.

-Vintage tarzının Paris'teki yeri nedir sizce? Vintage merakınızın nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?

Tüm dünyada Son 3 yıldır vintage modası etkisini yitirmedi özellikle geçen seneden beri tam anlamıyla tavan yapmış vaziyette ama Paris bu modadan once de vintage modası ruhunu yaşıyordu. Özellikle Marais bölgesinde ki iyi organize olmuş 10larca vintage ve ikinci el mağazalar yıllardır popülerliğini hiç yitirmemişti. Tabii şuan aktuel olarak vintage  modasını yaşadığımız için bu mağazalar avrupalı turistlerin akınına uğramış vaziyette ama bundan önce de parislilerin ikinci el eşyalara  “tabii sadece ikinci el değil üzerinde belli bi dönemin çizgilerini taşıyan kıyafetlere” karşı tutkusu vardı. Zaten bana göre vintage de en çok Paris’e yakışmakta. Mimari güzelliğini hiç yitirmemiş tarih kokan bu şehir de, vintage kıyafetler sokaklara cok ait duruyor.

Bende son 1 yıldır vintage mağazalardan bulduğum giysileri personalize edip yeniden değerlendiriyorum. Evde küçük bir atolyem var burda eski kıyafetler yeniden hayat buluyor. Eski bir bluzu alıp bir kaç rutuş ve aksesuarla son derece zengin bir görünüşe kavuşturmak mümkün. Bu sayede çevreye de saygılı davranmış eski kıyafetleri değerlendirmiş oluyoruz. Bu benim en büyük tutkum bana kendimi özel hissettiriyor çünkü biliyorum ki yaptığım kıyafetlerin birbaşka eşi yok.

-Son olarak, sizce İstanbul ve Paris sokak modası arasındaki temel farklar ve benzerlikler nelerdir?

Tek bir fark var o da, İstanbul’da sokak modasının olmayışı. Yani bir kaç ünlü ismi ve sosyeteden birkaç kişiyi saymazsak “ki onlarda ilhamını avrupa seyahatlerinden almıştır” İstanbul sokaklarında kendi modasını yaratan kesim yok denecek kadar azdır. Bizim ülkemizde maalesef marka kültürü yani amerikan kültürü yaşanmaktadır. Biz henüz vitrinlerden uzaklaşamamış ama  son derece şık giyinen, modayı takip eden, çok bakımlı bir halkız. Modayı son derece yakından takip ederiz yani var olanı iyi kullanırız ama yaratıcılık konusunda zayıfız. Parisliler, büyük markaların modasını geriden takip ederler onlar için kendi stilleri herzaman ön plandadır.





9 Mart 2014 Pazar

Paris Sokak Modası "Mart"



Photos by: Chic is the New Punk
Aurelien Orl Violet 





Turuncu & Siyah Evliliği

Turuncuyla siyahın uyumu, Shift model elbise üzerinde  iyi bir iş çıkarmış. 60’ların moda tarzı olan bu elbiseleri, (belki biraz daha kısa bir formda) bahar yaklaştıkça daha da çok görüceğiz gibi. Turuncu yerine sarı olsaydı diye düşünüyorum o zaman “Arı Maya” gibi hiçte hoş görünmeyen bir imaja sahip olacaktı. Paris sokaklarında artık iyicene görmeye alıştığımız, benimsediğimiz o vazgeçilmez bez çantalar yine karşımızda. Çanta taşıma ağırlığına son verdiği hafif formundan dolayı vazgeçemiyoruz üstelik hem pratik, hem ekolojik. Ayakkabılarının eski, yıpranmış yapısı sizi şaşırtmasın Paris’te bu tip eski tarz ayakkabıları bir çok kişi gıcır gıcır yeni modellere tercih ediyor. 



O %100 Bobo
Çantasının zinciriyle, ayakkabısının üzerindeki zincir uyumu gözden kaçacak gibi değil. Çantasının formu küçük olduğu için gül kurusu renk, çantaya hayat katmış. Bobo tarzı tam bir parisien ceketi var. « Layering » dediğimiz kat kat giyinme tarzı için bu tip ceket kullanımı çok avantajlı geniş kesim olduğu için içine istediğiniz sayıda parça giyebilirsiniz. Parçaları birbirinden ayırmak içinse farklı renklerde modeller seçmeyi tercih edin !



Rahatız tamam anladık !
Marais bölgesinin milli kıyafeti desem abartmış olmam heralde. Yine bereler dik bir pozisyonda takılı, herzamanki gibi bez çantayı görüyoruz ve açık ayakkabının içine giyilmiş kışlık çoraplar. Artık biraz sıkılmaya başladık gibi ama çok rahat bir giyim tarzı olduğunu bildiğim için çok fazla da eleştirmek istemiyorum. Rahatlıktan vazgeçmemiz oldukça zor üstelik öyle alelade de bir rahatlık değil bu, kendi stilini son derece belli eden bir tarz.



Ve O Renkli Kürkler…
İşte benim favorim renkli kürkler! Bayılıyorum. Üstelik iyi durumda renkli kürk bulmak da son derece zor, bu bayan zorluklara yenilmemiş belli ki karış karış bütün ikinci el ve vintage mağazaları dolaşmış ve zafere ulaşmış. Tamam tamam yine de gerçek hayvan tüyünden yapılmış kürklere karşıyız ama içimizdeki feminen taraf bizi kenardan kenardan dürtüyor biz ne yapalım! Ayrıca belirtmeden de geçemiycem sadece sokaklarda değil 2014/2015 Sonbahar/Kış koleksiyonlarının bir çoğunda yine kürtlü detaylar dikkati çekti. Büyük markalarda benim gibi kürklerin peşini bırakmıyor. Bu yıl topuklu ayakkabıların yerini spor ayakkabılar alıcak sadece kotların altına değil özellikle de elbiselerle kullanılıcak. Modelimizde istemeden de olsa bu senenın modasına ayak uydurmuş ama renk yanlış bu sene spor ayakkabılarda moda renk BEYAZ !



Deli Mavi
Çok başarılı bir renk seçimi, insanı bir anda vuruyor. Kazağının detayları ve küpeleri ceketini daha da zengin göstermiş. Hem işe giderken hem de günlük hayatınızda giyebileceğiniz bir kombin. Çok uslu gibi gözüken bir imaja sahip olsa da sanki gözlükleri çıkardığında her türlü deliliği yapabilicek gibi de bir duruşu var. Deli mavinin etkisinden olsa gerek ! Bu sene ise beyaz gömlekleri daha da sık göreceğiz demedi demeyin!



Dikkat Su Baskını Var!
Bir yerde su baskını olmuş gibi evet biliyorum öyle duruyor. Sarı çantasının içinde de ilk yardım malzemeleri vardır heralde ;) Hayır hayır bu imaja karşı bu kadar acımasız olmayacağım aksine görüşlerim son derece iyimser. Normalde sarı rengini kullanmaktan çekinen bir kişiyim, taşıması biraz zor geliyor ama  burda sarı çok iyi durmuş, taze bir hava vermiş. Üstelik tek tek incelediğimizde hepsi birbirinden bağımsız, hatta başka mevsimlere ait parçalar ama hep beraber uyum içindeler işte bunu yakalamak zor!



Ayın İmajı
Ahh işte Paris sokaklarında görmeye bayıldığım kendi stilini oturtmuş bir model. Ne kadar ilham verici. Battaniye formundaki şalı herşeyin önünde tüm şıklığıyla duruyor.  Kravatının şalla uyumunu söylememe gerek var mı bilmiyorum? Hele o bıyıkları! Sanki her an şalının altından tulumunu çıkarıp çalmaya başlıyacakmış hissi yarattı bende ;)  Eğer içine farklı desende bir parça daha giymiş olsaydı mix&match trendine örnek vermek isteyeceğim bir kombin olabilirdi ama maalesef olamadı :) Olsun yine de şalın bana ilham verdi!



Miss Zerafet
Zerafeti içten mi geliyor da elbiselerine yansımış? Yoksa elbiseler mi bu bayana son derece asil bir duruş katmış? Bilmiyorum ama zevkler ve renkler birbirini tutmuş gibi duruyor. Benim favorim ayakkabıları. Alçak bir topukla da son derece feminen görünebileceğimizi hatırlattı bize.



Asi Ama Şık
Mahallenin serseri delikanlıları uslanmış gibi. İkisi de çok şık. Uzun kesim ceketlerine rağmen çok genç ve dinamik duruşları var. Saat, gözlük ve bere detaylarına baktığımızda zevklerinin sadece ceketlerinden ibaret olmadığını anlıyoruz. Sadece küçük bir eleştiri yapmam gerekirse ceketlerini omuzlarına alır pozisyonda taksalardı o zaman tam olarak gönlümü fethetmiş olacaklardı! Geçen seneden beri süre gelen bu akım hala etkisini sürdürüyor ve ben hala çok çekici buluyorum.




4 Mart 2014 Salı

Şıkşıkırdım Paris

Cartier Mücevher Sergisi


Cartier’in 600 parçadan oluşan «Style & History» adlı mücevher sergisi Paris’e damgasını vurdu. Bu kadar mücevher tutkununu bir arada görmemiştim doğrusu ilgi son derece büyüktü. Markanın bu güne kadar ki stil zevkini ortaya koyan bu sergide,  masa saatleri, kıyafetler ve tablolar da sergilendi ama ana tema mücevherattı. Bileti internetten almama rağmen sıra bekledim ve beklediğime de değdi doğrusu. Elizabet Taylor’dan tutun Prenses Grace kadar bütün stil öncülerini koleksiyonlarıyla beraber bir araya getirmiş bu sayede bir çok ünlü ismin taşıdığı Cartier mücevherlerini görmüş, tanımış olduk. Bu aksesuarlar bizim alışık olduğumuz « bling bling » kültüründen uzak hepsi birer sanat eseri. Bir tanesi elime geçse, sadece denemek için bile gidip hemen kıyafetimi değiştirir, makyajımı tazeler ve saçımı, başımı düzeltirdim bu mücevherlere saygıda kusur etmezdim yani!


Peki bu muhteşem Cartier sergisi nerde oldu acaba? diye aklınıza bir soru gelmişse telaşlanmayın cevabı bende! Tabiki bu şıklığa en uygun yerde, Champs Elysées’nin göz bebeği « Grand Palais » sergi salonunda.

Grand Palais ‘21 Avenue Franklin Delano Roosevelt, 75008 Paris’


Paris geziniz sırasında, herhangi bir sergiyi ziyaret edicek vaktiniz olmasa bile mutlaka Grand Palais’ın önünden geçip bu muhteşem binayı görün derim. Grand Palais, 1900 Dünya Fuarı için Paris’te inşaa edilen bir saraydır. Sanata karşı ilginiz varsa ve mutlaka bu muhteşem binadaki bir sergiye katılmak istiyorsaniz (ki genel olarak en şık sergilerin ve organizasyonların yapıldığı binadır)  daha detaylı bilgi edinmek için, Paris’e gelmeden önce « www.grandpalais.fr » adresine bir göz atın.

Montaigne Caddesi

Bu kadar yakına gelmişken Montaigne caddesini göz ardı edemezdim zaten istesemde edemem o kendini, siz o taraflardayken belli edicektir. Paris’in en şık, en lüks ve dolayısıyla en pahalı caddesi. 
Chanel, Christian Dior, Louis Vuitton, Armani, Prada, Versace gibi lüks markaların bulunluğu bu caddeye girdiğinizde, insanların da vitrinleri hiç aratmayacak şekilde şıklık yarışı içinde olduğunu görürsünüz hatta belki de gördüğünüz kişiler ünlüler mankenlerde olabilir.
İçinde lüks, moda, şıklık geçen her kelimenin çıkış noktası burasıdır. “Haute Couture”un ana vatanı, Paris’in, en Paris’li kısmı ehh artık daha ne diyim kelimeler kifayetsiz kaldı şuan! Yani Champs Elysées’ye geldiğinizde eğer bu caddeye uğramadan giderseniz sizi moda tarihi, Grand Palais’ye uğramazsanız da sanat tarihi asla affetmeyecek! Benden söylemesi…



Ladurée Pastanesi

Çok gezdik, yorulduk mücevher sergisi, Montaigne caddesi derken şekerimiz düştü. Makaron molası verme zamanı geldi çattı! Makoron da öyle heryerde yenmez, ilk deneyiminiz de olsa, gurme de olsanız makaron Ladurée’de yenir.
Bölge yine aynı Champs Elysées’deyiz ama Ladurée pastanelerini Paris’in çeşitli bölgelerinde de bulabilirsiniz. Çok sayıda değil ama şık mahallelerinde karşılaşmanız mümkün. Burası ise Ladurée’nin esas mekanı.


Şanslı günümdeydim normalde önündeki sıradan fotoraf çekmek mümkün olmazdı. İçerisi yine tıklım tıklım dolu tabiki ama dışardaki fırtına kuyruğu püskürtmüş olsa gerek pastanenin önünü çekebildim sonra çok sevindim, sevinçten içeri girdim gerisini hatırlamıyorum bayılmışım! 30 dk sıra bekledikten sonra kendime geldim ve çikolatalı bir makaron aldım. Hımmm nasıl anlatsam… lezzetini tarif etmek, mutluluğun resmini çizmek kadar zor. Ladurée’yi İstanbul’da da görmüştüm eminim lezzeti de aynıdır ama Ladurée’yi esas yerinde ziyaret etmek, tarihi şık dekorunu görmek daha bir başka güzel.


Marche aux Puces

Champs Elysées’den hızlı adımlarla uzaklaştım şimdi sırada Paris’in başka bir lüks kısmını keşfetmek var! Champs Elysées’nin elit duruşuna hiç benzemeyen ama fiyatları Montaigne caddesini aratmayan bir yerden bahsedicem “Marche aux Puces” namı değer bit pazarı ya da antikacılar pazarı. ‘St Ouen de Clignancourt’ gibi Paris’in en dışında kalmış, en pespaye, gezilecek bölgeler listesinin en sonlarında bulunan (bölgeyi feci bitirdim şuan Paris Belediyesi 10 yıl süren reklam kampanyası yapsa bile bu imajı düzeltemez artık) geniş bir alana yayılmış bu açık pazar birbirinden değerli, antika ürünleri barındırmakta. Sizi kırmızı halılarla karşılayan, sağlı sollu antikacılarla dolu bu alanın fiyatları dudak uçuklatan cinsten. 




Vintage, eski tarz mobilyalara meraklıysanız ziyaret etmeniz gereken bir pazar. Mobilya alışverişi  konusunda ısrar etmiyorum tabiki de ama görülmesi gereken bir yer. Hediyelik yada kendiniz için, kart postallar, takılar veya eski plaklar tarzında da ürünler bulabilirsiniz.
Pazara ulaşana kadar İstanbul’un Tahtakalesi’nden geçiyormuş hissine kapılacaksınız ama üzülmeyin Marche aux Puces’un atmosferi sizi büyüleyecek ve gelene kadar yaşadığınız tüm dramı unutacaksınız. Üstelik bu kadar da değil hemen yanı başında sizi lezzetli bir süpriz bekliyor olacak…Ma Cocotte!

Ma Cocotte

Philippe Stark’ı duymuş olmalısınız duymamışsanız hemen açıklayım, kendisi ünlü bir Fransız ürün tasarımcısıdır. Fransa’nın bazı büyük şehirlerinde ve İstanbul’da da bulunan Mama Shelter otelinin iç tasarımını yapan Phlippe Stark’ın esas ünü Fransız Başkan François Mitterrand'ın özel dairelerinin iç mekanlarını tasarladığı zaman tırmanmaya başladı. İşte ordan başladı sonra kaptırdı gitti diyelim ;) Ma Cocotte‘ta onun tasarımını yaptığı bir Fransız restoranı. İç mekan resmini koymadım çünkü sizde tasarımı merak uyandırsın istedim. Küllüyen yalan :) Maalesef aşırı kalabalık olduğu için temiz bir görüntü alamadım! Oyüzden benim size önerim, yer bulmak için Marche aux Puces’u gezmeye başlamadan önce rezervasyonunuzu yaptırmanız, hemen kapıdaki görevli size yardımcı olacak ve size bir süre verecektir o süre boyunca sizde açık pazarı gezmiş olursunuz. Bir rehber olarak gezi planınızı hemen çıkardım bile! 




Madem iç mekanın fotorafını çekemedim ayıbımı kapatayım, tarif edeyim bari :)  İçerisi çok samimi düzenlenmiş, kendinizi ev ortamında gibi hissediyorsunuz farklı farklı tasarlanmış oturma grupları var. Son derece renkli ve kalabalık bir dekor. İlginizi çekecek hatta önünde bir müddet durup bakmak isteyeceğiniz bir kaç objeyle de karşılaşmanız mümkün. Yemekler de son derece lezzetli.  Mama Shelter otelinin restoran kısmı da aynı şıklıkta ve aynı lezzettedir hatta otel seçimleriniz arasına Mama Shelter’ı da katabilirsiniz hem göze, hem mideye hitap eden bir keyif ve bu Paris’te çok sık rastlanan bir ikili değil.

Nediyelim şimdiden afiyet olsun…

6 Şubat 2014 Perşembe

Paris Sokak Modası

Photos by: Chic is the New Punk
Aurelien Orl Violet 

Bırak Dağınık Kalsın
Çoktan bıraktık zaten. Sanki aceleyle evden ceketini almış, çıkmış gibi bir hali var en sevdiğim imaj! Halbuki altındaki zevki görebiliyorum. Levis’in yüksel bel pantalonları iki senedir popülerliğini hiç kaybetmedi. ikinci el mağazalarda sıklıkla rastladığımız bu model, popülerliğini biraz daha devam ettirecek gibi özellikle de yüksek topuklu ayakkabılarla hem çok kadınsı, hemde çok rahat bir görüntüyü aynı anda sunuyor. Ceketinin rengi ise bize baharı hatırlattı ve içimizi ısıttı.




Pembe Panter
Uzun, siyah, çizgili çeketin arkasına gizlenmiş renkli bir dünya. Genel olarak bu tip uzun palto ceket arası gidip gelen modelleri erkeklerin üzerinde görüyordum fakat bayanlar üzerinde de iyi durduğunu söyleyebilirim. Daha uzun boylu bayanların taşıması gereken bir model olduğunu düşünüyorum. Ama  genel olarak baktığımızda « Bobo » tarzını iyi yakalamış bir bayan görüyorum.




Genç Papuçlar
Aslında milenyum papuçlar da deseydim olurdu. Çünkü bu genç imaji sadece papuçlara bağlamak yalnış olur. Gömleğinse yakasının tamamen iliklenmiş olması, hem şık hem spor bir hava veriyor böylece de bu beyfendinin içindeki özgür ruhu görebiliyoruz!



Bu Benim Dünyam
 Bu kış herkesin üstüne bir rahatlık geldi. Artık son derece rahat giyiniyoruz. “ ee burdan nereye gidyoruz” der gibi bir imaja büründük. Kıyafetlerimiz uzun yürüyüşlere uyumlu. Çanta yerine ise büyük cepli çeketler kullanılır olduk. Sanki bu sezon çantanın pabucu biraz dama atılmış gibi. Sadece erkekler için demiyorum sonbaharda çift çantalı gezen bayanlar bile bu kış çanta yükünden vazgeçtiler ya hiç kullanmıyorlar yada çok küçük modelleri tercih ediyorlar.Ellerimiz cebimizde bu bizim dünyamız rahatız ve mutluyuz.



                               Sakalların Batmıyor!
Yo yo kesinlikle batmıyor. Sakal modası son sürat devam ediyor, bu kışta vazgeçmeyecek gibiyiz hatta bırakın vazgeçmeyi, git gide sakal konusunda kendimizi geliştirmeye başladık. Sakallar renklendi veya değişik modellere büründü. Boyayan var, ören var,üstüne aksesuar koyan bile var. Kıyafetini ele alıcak olursak ise takım elbisenin altından sarkan uzun t-shirt  harika durmuş. İlham verici. Bayanlarında üzerinde deneyebileceği bir kombin.




Turkuazın Gücü Adına
Güç bizde artık. Bu rengin, kışı aydınlatma gücü var. Paris’te havalar, geçtiğimiz kışlara göre daha ılıman geçiyor bu sebebten olsa gerek renkli yanımızı yazda bırakmadık. Özellikle esmer tenlere çok yakışan bu rengi eğer üzerinizde taşıyorsanız diğer parçalara dikkat etmenize gerek yok çünkü, herkesin ilgisi turkuaza yönelicektir. En çarpıcı aksesuarımız, doğru yerde kullanılmış doğru renkler.


Vahşi Cazibe
Leopar desenini kullanmayı son derece zor buluyorum, öyle limitte bir desenki herkes taşıyamıyor. Oyüzden bu kombinin,  leopar desen sevenlere örnek teşkil etmesini umuyorum çünkü bu şık ceket, modelimizin üstünde son derece zarif bir imaj sergiliyor. Üstelik altın renkli botlarla olan uyumuna bayıldım.



Başka Renge Gerek Yok!

Dediğim gibi bu kış çantalar küçüldü e mecburen ön plana çıkabilmesi için aksesuarları arttı. Zincir askılar, zımbalar küçük çantaların vazgeçilmez parçaları haline geldi. Hatta Paris’te, son derece sade işlemesiz bir çanta alıp kişisel dokunuşlar yapmak bir anda moda oldu.  Ayakkabıyla birleşmiş havası yaratan dar kesim, parlak veya deri pantolanları ise çok şık buluyorum. Uzun bir paltoyla kombine ettiğinizde derinin motorcu, asi havasını yumuşatıp zarif bir hale getirebiliyorsunuz.

2 Şubat 2014 Pazar

Paris'te Sevgililer Günü O LA LA!!!


Aşıksanız ve Paris’teyseniz şanslısınız demektir çünkü, aşk bu şehirde birbaşka güzel yaşanıyor…
Şubat ayındayız, aşk ayı, sevgililer günü geliyor. Heryer kırmızıya boyanacak ve biz bütün ay aşktan konuşacağız. Konu eğer aşksa, o zaman Paris’in romantik tarafını anlatalım…
Balayı çiftlerinin, yeni aşıkların, aslında üstünde aşkı taşıyan herkesin ilk akla gelen tatil adreslerinden biridir Paris. Her köşebaşında öpüşen çiftler, etrafa görünmez, minik kırmızı  kalpler saçarlar  ama  ben onları görürüm . Öpüşmek, esnemek kadar bulaşıcıdır burda! Paris’in özgür ruhu, sevgilileri, kim ne düşünür kaygısından uzaklaştırıp, aşklarını, istedikleri gibi yaşamaya yönlendiriyor. Bakınız konu aşk olunca yazı üslubum bile değişti birden ciddileştim, demek ki “Aşk” ciddi bir konu şakaya gelmiyor.
Peki ne yapar aşıklar Paris’te ya da ne yapmaları gerek?

Love Hotel
Love Hotel , Paris’in merkezinde bulunan bir fantazi oteli. Her odası ayrı bir dünya. Otel saatlik kiralanıyor, amaç sadece çiftlerin birlikte güzel vakit geçirmeleri,  monotonluktan çıkıp ilişkilerine renk katmaları. Özellikle de orta yaş grubunun tercih ettiği bir otel. Ne yani sadece Feriştah’ın mı fentezileri var bizlerinde olamaz mı? Pek tabiki de olur  diyorum ve fikir babası olan Japonya’nın bu otel fikrine nasıl kapıldıklarını anlatmaya geçiyorum;  Japon aileler kültürleri gereği kalabalık ve hep bir arada yaşadıkları için ebeveynlerin birbirleriyle özel vakit geçirmeleri  oda içerisindeki popülasyondan ötürü zorlaşır olmuş,(bu hikaye bize hiç uzak değil ama bizde böyle bir fikir babası çıkmadı işte) e bu durum karşısında özel anların yaşanması için ayrı bir yere yani Love Hotel’e ihtiyaç doğmuş. Fikir bu amaç doğrultusunda çıkmış olsada bugün otelin kapısı herkese açık ve son derecede de ilgi görüyor. Japonya’da başlayan bu çılgınlık bugün avrupanın göbeğine Paris’e taşındı.

 « Love Hotel » 88 Rue Saint-Denis, 75001 Paris


Love Hotel şimdilik avrupanın tek fantazi oteli ama popülerliği artıkça rakipleride çoğalacaktır . Son derece şık ve sıcak bir ortamı var. Amacı çok açık ve ortada ama bir okadar da gizli ve özel.  Sevgililer için ideal. Biraz cesaret ön yargılarınızı bırakın ve içeri girin…


Pont des Arts
Sen Nehri’nin üzerinde bulunan  “Pont Des Art” köprüsü üzerinde binlerce kilit taşıyor. 2008’de başlıyan bu kilit takma rituelinin öncüsü hangi çift bilmiyoruz ama yapılan eylem aynen şu; kilidinizi takıyorsunuz anahtarını Sen Nehri’ne atıyorsunuz bu kadar basit burda anlaşılmıycak bişey yok:) Aralarında çok ilginç kilitler de var bence hepsine bir göz atmaya çalışın görüceksiniz ki bazılarının aşkları baya büyük, bazılarınınkiyse çok renkli, bazıları ise çok etkileyici…

« Pont des Arts » 75006 Paris

Köprü üzerinde kilit satıcıları var ama benim önerim kendi kilidinizi kendiniz getirmeniz böylece daha kişisel kilitler takabilir, üzerine isminizi yazabilir, hatta kendi resminizi bile koyabilirsiniz.


Paris Belediyesi tarafından kilitlerin, köprü korkuluklarına zarar veriyor gerekçesiyle toplatılmak istenmesine rağmen hepinizin tahmin ettiği gibi bu istek amacına ulaşmadı. Aşıkların önüne kimse geçemez, artık bunu devlet adamları öğrenmeli! Gerekirse o kilitleri Paris Belediye binasına takarız kimse sevgimize engel olamaz! Feci sinirlendim yine kusura bakmayınJ Aşkınızla bin yaşayın sevgililer…


Le Mur des Je T’aime (Seni Seviyorum Duvarı)
Paris’e geldiğinizde iki metrede bir fotoraf çektireceğinizden eminim ve umarım bu temponuza uyarlı bir eş bulmuşsunuzdur. Paris çok şık bir şehir, arka fon olarak baya işinize yarıyacaktır. Şüphesiz sevgilinizle Eyfel’in önünde, Şanzelize’de, Sen Nehri’nin üstünde yüzlerce fotoraf çektirecekiniz, peki ya Seni Seviyorum Duvarı’nın önünde?


« La Mur des Je t’aime » Square des Jehan Rictus 75018 Paris

 Montmartre’da bulunan bu duvarı ziyaret etmeden şehirden ayrılmayın.  Ambiyans olarakta Montmartre bölgesi zaten aşıkların mabeti. Paris’in en ‘Parisli’ , en yaşanmış, en sanat, en aşk kokan yani ‘en’lerin bölgesidir. Bu bölgeyi gezerken aşkınız feci şekilde canlanabilir durun, sakin olun ve hemen bu anı ölümsüzleştirin! Ee fotorafıda nerde çekiceğinizi biliyorsunuz artık!
Aşk duvarının üzerinde her dilde seni seviyorum yazmakta fakat uzun süre duvarın önünde türkçeyi aramama rağmen en yakın bulduğum « Man Sani Seviram» oldu. Yani iş görür cinsten, sonuçta anlaşılabilinir öyle değil mi aybalalar ? :)


La Mere Catherine
Yine Montmartre bölgesinde bulunan samimi ve sıcak bir ortamı olan bir fransız restoranı, « La Mere Catherine ». Montmartre gezinizin  akşam yemeği bölümü için tercih etmeniz gereken bir restoran nedeni, dayanılmaz lezzetli bir mutfağı olması değil, Paris’te çok daha lezzetli fransız mutfakları var ama La Mere Catherine’in atmosferi sevgililer için daha uygun. İlk  nedeni, Montmartre bölgesinde, ressamlar meydanında bulunuyor olması, yer zaten yeterince romantizm kokuyor. İkincisi ise  19.30’dan sonra canlı müziğinin olması. Yani canlı müzik dediysem öyle bir orkestra beklemeyin son derece mütevazi ama tam fransız ruhu taşıyan bir imaji var. Küçük bir piyano eşliğinde orta yaşlı bir bayan ara ara çıkıp Edith Piaf’ın şarkılarını söylemekte. Yalın ama etkili. Şarkılar söylenmeye başladığında birdenbire heyecan sarıyor, ay iyiki gelmişiz diyorsunuz. Evet tam olarak bıraktığı his bu.

« La Mere Catharine » 6 Place du Tertre, 75018 Paris

Au Lapin Agile Cabaret.
Hala Montmartre’tayım bu bölgeden ayrılmamı beklemeyin ilk başta da dediğim gibi aşk ayındayız. Au Lapin Agile, Paris’in en eski kabarelerinden biridir. Pablo Picasso’nun zamanında en çok takıldığı mekanlar arasındadır, hatta hesap karşılığı bir eserini hediye ettiği çok ünlü bir fransız kabaresidir. Moulin Rouge’a nazaran çok daha mütevazı bir atmosferi olan son derece küçük, evden bozma bir yerdir. Çiftlerin sarmaş dolaş oturabilmelerine olanak tanıycak darlıktadır diyebilirim.

« Au Lapin Agile » 22 Rue des Saules, 75018 Paris

Crazy Horse, Lido ve Moulin Rouge’u ele alırsak Au Lapin Agile, pazarlama stratejilerinin hiç birini izlemeyen, kendini hiç bozmamış, Paris’in en fransız kokan kabaresidir. İçeriye girdiğinizde ise zaman geriye sarmaya başlıyacak 1800’lerin sonlarına doğru geliceksiniz. Şimdi o dönemlerdesiniz, oturun ve gösterinin tadını çıkarın.

Bu kadar tavsiyeden sonra canınız fena halde Paris’e gelmek istemiş olabilir. Bu duyguyu öldürmeden hemen biletinizi alın. Paris bu aylarda çok soğuk oluyor yanlızsanız problem olabilir ama eşiniz varsa hiç korkmayın birbirinize sarılmanız için soğuktan daha iyi bir bahane bulamazsınız.
Sevgililer gününüz kutlu olsun…