4 Mart 2014 Salı

Şıkşıkırdım Paris

Cartier Mücevher Sergisi


Cartier’in 600 parçadan oluşan «Style & History» adlı mücevher sergisi Paris’e damgasını vurdu. Bu kadar mücevher tutkununu bir arada görmemiştim doğrusu ilgi son derece büyüktü. Markanın bu güne kadar ki stil zevkini ortaya koyan bu sergide,  masa saatleri, kıyafetler ve tablolar da sergilendi ama ana tema mücevherattı. Bileti internetten almama rağmen sıra bekledim ve beklediğime de değdi doğrusu. Elizabet Taylor’dan tutun Prenses Grace kadar bütün stil öncülerini koleksiyonlarıyla beraber bir araya getirmiş bu sayede bir çok ünlü ismin taşıdığı Cartier mücevherlerini görmüş, tanımış olduk. Bu aksesuarlar bizim alışık olduğumuz « bling bling » kültüründen uzak hepsi birer sanat eseri. Bir tanesi elime geçse, sadece denemek için bile gidip hemen kıyafetimi değiştirir, makyajımı tazeler ve saçımı, başımı düzeltirdim bu mücevherlere saygıda kusur etmezdim yani!


Peki bu muhteşem Cartier sergisi nerde oldu acaba? diye aklınıza bir soru gelmişse telaşlanmayın cevabı bende! Tabiki bu şıklığa en uygun yerde, Champs Elysées’nin göz bebeği « Grand Palais » sergi salonunda.

Grand Palais ‘21 Avenue Franklin Delano Roosevelt, 75008 Paris’


Paris geziniz sırasında, herhangi bir sergiyi ziyaret edicek vaktiniz olmasa bile mutlaka Grand Palais’ın önünden geçip bu muhteşem binayı görün derim. Grand Palais, 1900 Dünya Fuarı için Paris’te inşaa edilen bir saraydır. Sanata karşı ilginiz varsa ve mutlaka bu muhteşem binadaki bir sergiye katılmak istiyorsaniz (ki genel olarak en şık sergilerin ve organizasyonların yapıldığı binadır)  daha detaylı bilgi edinmek için, Paris’e gelmeden önce « www.grandpalais.fr » adresine bir göz atın.

Montaigne Caddesi

Bu kadar yakına gelmişken Montaigne caddesini göz ardı edemezdim zaten istesemde edemem o kendini, siz o taraflardayken belli edicektir. Paris’in en şık, en lüks ve dolayısıyla en pahalı caddesi. 
Chanel, Christian Dior, Louis Vuitton, Armani, Prada, Versace gibi lüks markaların bulunluğu bu caddeye girdiğinizde, insanların da vitrinleri hiç aratmayacak şekilde şıklık yarışı içinde olduğunu görürsünüz hatta belki de gördüğünüz kişiler ünlüler mankenlerde olabilir.
İçinde lüks, moda, şıklık geçen her kelimenin çıkış noktası burasıdır. “Haute Couture”un ana vatanı, Paris’in, en Paris’li kısmı ehh artık daha ne diyim kelimeler kifayetsiz kaldı şuan! Yani Champs Elysées’ye geldiğinizde eğer bu caddeye uğramadan giderseniz sizi moda tarihi, Grand Palais’ye uğramazsanız da sanat tarihi asla affetmeyecek! Benden söylemesi…



Ladurée Pastanesi

Çok gezdik, yorulduk mücevher sergisi, Montaigne caddesi derken şekerimiz düştü. Makaron molası verme zamanı geldi çattı! Makoron da öyle heryerde yenmez, ilk deneyiminiz de olsa, gurme de olsanız makaron Ladurée’de yenir.
Bölge yine aynı Champs Elysées’deyiz ama Ladurée pastanelerini Paris’in çeşitli bölgelerinde de bulabilirsiniz. Çok sayıda değil ama şık mahallelerinde karşılaşmanız mümkün. Burası ise Ladurée’nin esas mekanı.


Şanslı günümdeydim normalde önündeki sıradan fotoraf çekmek mümkün olmazdı. İçerisi yine tıklım tıklım dolu tabiki ama dışardaki fırtına kuyruğu püskürtmüş olsa gerek pastanenin önünü çekebildim sonra çok sevindim, sevinçten içeri girdim gerisini hatırlamıyorum bayılmışım! 30 dk sıra bekledikten sonra kendime geldim ve çikolatalı bir makaron aldım. Hımmm nasıl anlatsam… lezzetini tarif etmek, mutluluğun resmini çizmek kadar zor. Ladurée’yi İstanbul’da da görmüştüm eminim lezzeti de aynıdır ama Ladurée’yi esas yerinde ziyaret etmek, tarihi şık dekorunu görmek daha bir başka güzel.


Marche aux Puces

Champs Elysées’den hızlı adımlarla uzaklaştım şimdi sırada Paris’in başka bir lüks kısmını keşfetmek var! Champs Elysées’nin elit duruşuna hiç benzemeyen ama fiyatları Montaigne caddesini aratmayan bir yerden bahsedicem “Marche aux Puces” namı değer bit pazarı ya da antikacılar pazarı. ‘St Ouen de Clignancourt’ gibi Paris’in en dışında kalmış, en pespaye, gezilecek bölgeler listesinin en sonlarında bulunan (bölgeyi feci bitirdim şuan Paris Belediyesi 10 yıl süren reklam kampanyası yapsa bile bu imajı düzeltemez artık) geniş bir alana yayılmış bu açık pazar birbirinden değerli, antika ürünleri barındırmakta. Sizi kırmızı halılarla karşılayan, sağlı sollu antikacılarla dolu bu alanın fiyatları dudak uçuklatan cinsten. 




Vintage, eski tarz mobilyalara meraklıysanız ziyaret etmeniz gereken bir pazar. Mobilya alışverişi  konusunda ısrar etmiyorum tabiki de ama görülmesi gereken bir yer. Hediyelik yada kendiniz için, kart postallar, takılar veya eski plaklar tarzında da ürünler bulabilirsiniz.
Pazara ulaşana kadar İstanbul’un Tahtakalesi’nden geçiyormuş hissine kapılacaksınız ama üzülmeyin Marche aux Puces’un atmosferi sizi büyüleyecek ve gelene kadar yaşadığınız tüm dramı unutacaksınız. Üstelik bu kadar da değil hemen yanı başında sizi lezzetli bir süpriz bekliyor olacak…Ma Cocotte!

Ma Cocotte

Philippe Stark’ı duymuş olmalısınız duymamışsanız hemen açıklayım, kendisi ünlü bir Fransız ürün tasarımcısıdır. Fransa’nın bazı büyük şehirlerinde ve İstanbul’da da bulunan Mama Shelter otelinin iç tasarımını yapan Phlippe Stark’ın esas ünü Fransız Başkan François Mitterrand'ın özel dairelerinin iç mekanlarını tasarladığı zaman tırmanmaya başladı. İşte ordan başladı sonra kaptırdı gitti diyelim ;) Ma Cocotte‘ta onun tasarımını yaptığı bir Fransız restoranı. İç mekan resmini koymadım çünkü sizde tasarımı merak uyandırsın istedim. Küllüyen yalan :) Maalesef aşırı kalabalık olduğu için temiz bir görüntü alamadım! Oyüzden benim size önerim, yer bulmak için Marche aux Puces’u gezmeye başlamadan önce rezervasyonunuzu yaptırmanız, hemen kapıdaki görevli size yardımcı olacak ve size bir süre verecektir o süre boyunca sizde açık pazarı gezmiş olursunuz. Bir rehber olarak gezi planınızı hemen çıkardım bile! 




Madem iç mekanın fotorafını çekemedim ayıbımı kapatayım, tarif edeyim bari :)  İçerisi çok samimi düzenlenmiş, kendinizi ev ortamında gibi hissediyorsunuz farklı farklı tasarlanmış oturma grupları var. Son derece renkli ve kalabalık bir dekor. İlginizi çekecek hatta önünde bir müddet durup bakmak isteyeceğiniz bir kaç objeyle de karşılaşmanız mümkün. Yemekler de son derece lezzetli.  Mama Shelter otelinin restoran kısmı da aynı şıklıkta ve aynı lezzettedir hatta otel seçimleriniz arasına Mama Shelter’ı da katabilirsiniz hem göze, hem mideye hitap eden bir keyif ve bu Paris’te çok sık rastlanan bir ikili değil.

Nediyelim şimdiden afiyet olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder