6 Şubat 2014 Perşembe

Paris Sokak Modası

Photos by: Chic is the New Punk
Aurelien Orl Violet 

Bırak Dağınık Kalsın
Çoktan bıraktık zaten. Sanki aceleyle evden ceketini almış, çıkmış gibi bir hali var en sevdiğim imaj! Halbuki altındaki zevki görebiliyorum. Levis’in yüksel bel pantalonları iki senedir popülerliğini hiç kaybetmedi. ikinci el mağazalarda sıklıkla rastladığımız bu model, popülerliğini biraz daha devam ettirecek gibi özellikle de yüksek topuklu ayakkabılarla hem çok kadınsı, hemde çok rahat bir görüntüyü aynı anda sunuyor. Ceketinin rengi ise bize baharı hatırlattı ve içimizi ısıttı.




Pembe Panter
Uzun, siyah, çizgili çeketin arkasına gizlenmiş renkli bir dünya. Genel olarak bu tip uzun palto ceket arası gidip gelen modelleri erkeklerin üzerinde görüyordum fakat bayanlar üzerinde de iyi durduğunu söyleyebilirim. Daha uzun boylu bayanların taşıması gereken bir model olduğunu düşünüyorum. Ama  genel olarak baktığımızda « Bobo » tarzını iyi yakalamış bir bayan görüyorum.




Genç Papuçlar
Aslında milenyum papuçlar da deseydim olurdu. Çünkü bu genç imaji sadece papuçlara bağlamak yalnış olur. Gömleğinse yakasının tamamen iliklenmiş olması, hem şık hem spor bir hava veriyor böylece de bu beyfendinin içindeki özgür ruhu görebiliyoruz!



Bu Benim Dünyam
 Bu kış herkesin üstüne bir rahatlık geldi. Artık son derece rahat giyiniyoruz. “ ee burdan nereye gidyoruz” der gibi bir imaja büründük. Kıyafetlerimiz uzun yürüyüşlere uyumlu. Çanta yerine ise büyük cepli çeketler kullanılır olduk. Sanki bu sezon çantanın pabucu biraz dama atılmış gibi. Sadece erkekler için demiyorum sonbaharda çift çantalı gezen bayanlar bile bu kış çanta yükünden vazgeçtiler ya hiç kullanmıyorlar yada çok küçük modelleri tercih ediyorlar.Ellerimiz cebimizde bu bizim dünyamız rahatız ve mutluyuz.



                               Sakalların Batmıyor!
Yo yo kesinlikle batmıyor. Sakal modası son sürat devam ediyor, bu kışta vazgeçmeyecek gibiyiz hatta bırakın vazgeçmeyi, git gide sakal konusunda kendimizi geliştirmeye başladık. Sakallar renklendi veya değişik modellere büründü. Boyayan var, ören var,üstüne aksesuar koyan bile var. Kıyafetini ele alıcak olursak ise takım elbisenin altından sarkan uzun t-shirt  harika durmuş. İlham verici. Bayanlarında üzerinde deneyebileceği bir kombin.




Turkuazın Gücü Adına
Güç bizde artık. Bu rengin, kışı aydınlatma gücü var. Paris’te havalar, geçtiğimiz kışlara göre daha ılıman geçiyor bu sebebten olsa gerek renkli yanımızı yazda bırakmadık. Özellikle esmer tenlere çok yakışan bu rengi eğer üzerinizde taşıyorsanız diğer parçalara dikkat etmenize gerek yok çünkü, herkesin ilgisi turkuaza yönelicektir. En çarpıcı aksesuarımız, doğru yerde kullanılmış doğru renkler.


Vahşi Cazibe
Leopar desenini kullanmayı son derece zor buluyorum, öyle limitte bir desenki herkes taşıyamıyor. Oyüzden bu kombinin,  leopar desen sevenlere örnek teşkil etmesini umuyorum çünkü bu şık ceket, modelimizin üstünde son derece zarif bir imaj sergiliyor. Üstelik altın renkli botlarla olan uyumuna bayıldım.



Başka Renge Gerek Yok!

Dediğim gibi bu kış çantalar küçüldü e mecburen ön plana çıkabilmesi için aksesuarları arttı. Zincir askılar, zımbalar küçük çantaların vazgeçilmez parçaları haline geldi. Hatta Paris’te, son derece sade işlemesiz bir çanta alıp kişisel dokunuşlar yapmak bir anda moda oldu.  Ayakkabıyla birleşmiş havası yaratan dar kesim, parlak veya deri pantolanları ise çok şık buluyorum. Uzun bir paltoyla kombine ettiğinizde derinin motorcu, asi havasını yumuşatıp zarif bir hale getirebiliyorsunuz.

2 Şubat 2014 Pazar

Paris'te Sevgililer Günü O LA LA!!!


Aşıksanız ve Paris’teyseniz şanslısınız demektir çünkü, aşk bu şehirde birbaşka güzel yaşanıyor…
Şubat ayındayız, aşk ayı, sevgililer günü geliyor. Heryer kırmızıya boyanacak ve biz bütün ay aşktan konuşacağız. Konu eğer aşksa, o zaman Paris’in romantik tarafını anlatalım…
Balayı çiftlerinin, yeni aşıkların, aslında üstünde aşkı taşıyan herkesin ilk akla gelen tatil adreslerinden biridir Paris. Her köşebaşında öpüşen çiftler, etrafa görünmez, minik kırmızı  kalpler saçarlar  ama  ben onları görürüm . Öpüşmek, esnemek kadar bulaşıcıdır burda! Paris’in özgür ruhu, sevgilileri, kim ne düşünür kaygısından uzaklaştırıp, aşklarını, istedikleri gibi yaşamaya yönlendiriyor. Bakınız konu aşk olunca yazı üslubum bile değişti birden ciddileştim, demek ki “Aşk” ciddi bir konu şakaya gelmiyor.
Peki ne yapar aşıklar Paris’te ya da ne yapmaları gerek?

Love Hotel
Love Hotel , Paris’in merkezinde bulunan bir fantazi oteli. Her odası ayrı bir dünya. Otel saatlik kiralanıyor, amaç sadece çiftlerin birlikte güzel vakit geçirmeleri,  monotonluktan çıkıp ilişkilerine renk katmaları. Özellikle de orta yaş grubunun tercih ettiği bir otel. Ne yani sadece Feriştah’ın mı fentezileri var bizlerinde olamaz mı? Pek tabiki de olur  diyorum ve fikir babası olan Japonya’nın bu otel fikrine nasıl kapıldıklarını anlatmaya geçiyorum;  Japon aileler kültürleri gereği kalabalık ve hep bir arada yaşadıkları için ebeveynlerin birbirleriyle özel vakit geçirmeleri  oda içerisindeki popülasyondan ötürü zorlaşır olmuş,(bu hikaye bize hiç uzak değil ama bizde böyle bir fikir babası çıkmadı işte) e bu durum karşısında özel anların yaşanması için ayrı bir yere yani Love Hotel’e ihtiyaç doğmuş. Fikir bu amaç doğrultusunda çıkmış olsada bugün otelin kapısı herkese açık ve son derecede de ilgi görüyor. Japonya’da başlayan bu çılgınlık bugün avrupanın göbeğine Paris’e taşındı.

 « Love Hotel » 88 Rue Saint-Denis, 75001 Paris


Love Hotel şimdilik avrupanın tek fantazi oteli ama popülerliği artıkça rakipleride çoğalacaktır . Son derece şık ve sıcak bir ortamı var. Amacı çok açık ve ortada ama bir okadar da gizli ve özel.  Sevgililer için ideal. Biraz cesaret ön yargılarınızı bırakın ve içeri girin…


Pont des Arts
Sen Nehri’nin üzerinde bulunan  “Pont Des Art” köprüsü üzerinde binlerce kilit taşıyor. 2008’de başlıyan bu kilit takma rituelinin öncüsü hangi çift bilmiyoruz ama yapılan eylem aynen şu; kilidinizi takıyorsunuz anahtarını Sen Nehri’ne atıyorsunuz bu kadar basit burda anlaşılmıycak bişey yok:) Aralarında çok ilginç kilitler de var bence hepsine bir göz atmaya çalışın görüceksiniz ki bazılarının aşkları baya büyük, bazılarınınkiyse çok renkli, bazıları ise çok etkileyici…

« Pont des Arts » 75006 Paris

Köprü üzerinde kilit satıcıları var ama benim önerim kendi kilidinizi kendiniz getirmeniz böylece daha kişisel kilitler takabilir, üzerine isminizi yazabilir, hatta kendi resminizi bile koyabilirsiniz.


Paris Belediyesi tarafından kilitlerin, köprü korkuluklarına zarar veriyor gerekçesiyle toplatılmak istenmesine rağmen hepinizin tahmin ettiği gibi bu istek amacına ulaşmadı. Aşıkların önüne kimse geçemez, artık bunu devlet adamları öğrenmeli! Gerekirse o kilitleri Paris Belediye binasına takarız kimse sevgimize engel olamaz! Feci sinirlendim yine kusura bakmayınJ Aşkınızla bin yaşayın sevgililer…


Le Mur des Je T’aime (Seni Seviyorum Duvarı)
Paris’e geldiğinizde iki metrede bir fotoraf çektireceğinizden eminim ve umarım bu temponuza uyarlı bir eş bulmuşsunuzdur. Paris çok şık bir şehir, arka fon olarak baya işinize yarıyacaktır. Şüphesiz sevgilinizle Eyfel’in önünde, Şanzelize’de, Sen Nehri’nin üstünde yüzlerce fotoraf çektirecekiniz, peki ya Seni Seviyorum Duvarı’nın önünde?


« La Mur des Je t’aime » Square des Jehan Rictus 75018 Paris

 Montmartre’da bulunan bu duvarı ziyaret etmeden şehirden ayrılmayın.  Ambiyans olarakta Montmartre bölgesi zaten aşıkların mabeti. Paris’in en ‘Parisli’ , en yaşanmış, en sanat, en aşk kokan yani ‘en’lerin bölgesidir. Bu bölgeyi gezerken aşkınız feci şekilde canlanabilir durun, sakin olun ve hemen bu anı ölümsüzleştirin! Ee fotorafıda nerde çekiceğinizi biliyorsunuz artık!
Aşk duvarının üzerinde her dilde seni seviyorum yazmakta fakat uzun süre duvarın önünde türkçeyi aramama rağmen en yakın bulduğum « Man Sani Seviram» oldu. Yani iş görür cinsten, sonuçta anlaşılabilinir öyle değil mi aybalalar ? :)


La Mere Catherine
Yine Montmartre bölgesinde bulunan samimi ve sıcak bir ortamı olan bir fransız restoranı, « La Mere Catherine ». Montmartre gezinizin  akşam yemeği bölümü için tercih etmeniz gereken bir restoran nedeni, dayanılmaz lezzetli bir mutfağı olması değil, Paris’te çok daha lezzetli fransız mutfakları var ama La Mere Catherine’in atmosferi sevgililer için daha uygun. İlk  nedeni, Montmartre bölgesinde, ressamlar meydanında bulunuyor olması, yer zaten yeterince romantizm kokuyor. İkincisi ise  19.30’dan sonra canlı müziğinin olması. Yani canlı müzik dediysem öyle bir orkestra beklemeyin son derece mütevazi ama tam fransız ruhu taşıyan bir imaji var. Küçük bir piyano eşliğinde orta yaşlı bir bayan ara ara çıkıp Edith Piaf’ın şarkılarını söylemekte. Yalın ama etkili. Şarkılar söylenmeye başladığında birdenbire heyecan sarıyor, ay iyiki gelmişiz diyorsunuz. Evet tam olarak bıraktığı his bu.

« La Mere Catharine » 6 Place du Tertre, 75018 Paris

Au Lapin Agile Cabaret.
Hala Montmartre’tayım bu bölgeden ayrılmamı beklemeyin ilk başta da dediğim gibi aşk ayındayız. Au Lapin Agile, Paris’in en eski kabarelerinden biridir. Pablo Picasso’nun zamanında en çok takıldığı mekanlar arasındadır, hatta hesap karşılığı bir eserini hediye ettiği çok ünlü bir fransız kabaresidir. Moulin Rouge’a nazaran çok daha mütevazı bir atmosferi olan son derece küçük, evden bozma bir yerdir. Çiftlerin sarmaş dolaş oturabilmelerine olanak tanıycak darlıktadır diyebilirim.

« Au Lapin Agile » 22 Rue des Saules, 75018 Paris

Crazy Horse, Lido ve Moulin Rouge’u ele alırsak Au Lapin Agile, pazarlama stratejilerinin hiç birini izlemeyen, kendini hiç bozmamış, Paris’in en fransız kokan kabaresidir. İçeriye girdiğinizde ise zaman geriye sarmaya başlıyacak 1800’lerin sonlarına doğru geliceksiniz. Şimdi o dönemlerdesiniz, oturun ve gösterinin tadını çıkarın.

Bu kadar tavsiyeden sonra canınız fena halde Paris’e gelmek istemiş olabilir. Bu duyguyu öldürmeden hemen biletinizi alın. Paris bu aylarda çok soğuk oluyor yanlızsanız problem olabilir ama eşiniz varsa hiç korkmayın birbirinize sarılmanız için soğuktan daha iyi bir bahane bulamazsınız.
Sevgililer gününüz kutlu olsun…