9 Mart 2014 Pazar

Paris Sokak Modası "Mart"



Photos by: Chic is the New Punk
Aurelien Orl Violet 





Turuncu & Siyah Evliliği

Turuncuyla siyahın uyumu, Shift model elbise üzerinde  iyi bir iş çıkarmış. 60’ların moda tarzı olan bu elbiseleri, (belki biraz daha kısa bir formda) bahar yaklaştıkça daha da çok görüceğiz gibi. Turuncu yerine sarı olsaydı diye düşünüyorum o zaman “Arı Maya” gibi hiçte hoş görünmeyen bir imaja sahip olacaktı. Paris sokaklarında artık iyicene görmeye alıştığımız, benimsediğimiz o vazgeçilmez bez çantalar yine karşımızda. Çanta taşıma ağırlığına son verdiği hafif formundan dolayı vazgeçemiyoruz üstelik hem pratik, hem ekolojik. Ayakkabılarının eski, yıpranmış yapısı sizi şaşırtmasın Paris’te bu tip eski tarz ayakkabıları bir çok kişi gıcır gıcır yeni modellere tercih ediyor. 



O %100 Bobo
Çantasının zinciriyle, ayakkabısının üzerindeki zincir uyumu gözden kaçacak gibi değil. Çantasının formu küçük olduğu için gül kurusu renk, çantaya hayat katmış. Bobo tarzı tam bir parisien ceketi var. « Layering » dediğimiz kat kat giyinme tarzı için bu tip ceket kullanımı çok avantajlı geniş kesim olduğu için içine istediğiniz sayıda parça giyebilirsiniz. Parçaları birbirinden ayırmak içinse farklı renklerde modeller seçmeyi tercih edin !



Rahatız tamam anladık !
Marais bölgesinin milli kıyafeti desem abartmış olmam heralde. Yine bereler dik bir pozisyonda takılı, herzamanki gibi bez çantayı görüyoruz ve açık ayakkabının içine giyilmiş kışlık çoraplar. Artık biraz sıkılmaya başladık gibi ama çok rahat bir giyim tarzı olduğunu bildiğim için çok fazla da eleştirmek istemiyorum. Rahatlıktan vazgeçmemiz oldukça zor üstelik öyle alelade de bir rahatlık değil bu, kendi stilini son derece belli eden bir tarz.



Ve O Renkli Kürkler…
İşte benim favorim renkli kürkler! Bayılıyorum. Üstelik iyi durumda renkli kürk bulmak da son derece zor, bu bayan zorluklara yenilmemiş belli ki karış karış bütün ikinci el ve vintage mağazaları dolaşmış ve zafere ulaşmış. Tamam tamam yine de gerçek hayvan tüyünden yapılmış kürklere karşıyız ama içimizdeki feminen taraf bizi kenardan kenardan dürtüyor biz ne yapalım! Ayrıca belirtmeden de geçemiycem sadece sokaklarda değil 2014/2015 Sonbahar/Kış koleksiyonlarının bir çoğunda yine kürtlü detaylar dikkati çekti. Büyük markalarda benim gibi kürklerin peşini bırakmıyor. Bu yıl topuklu ayakkabıların yerini spor ayakkabılar alıcak sadece kotların altına değil özellikle de elbiselerle kullanılıcak. Modelimizde istemeden de olsa bu senenın modasına ayak uydurmuş ama renk yanlış bu sene spor ayakkabılarda moda renk BEYAZ !



Deli Mavi
Çok başarılı bir renk seçimi, insanı bir anda vuruyor. Kazağının detayları ve küpeleri ceketini daha da zengin göstermiş. Hem işe giderken hem de günlük hayatınızda giyebileceğiniz bir kombin. Çok uslu gibi gözüken bir imaja sahip olsa da sanki gözlükleri çıkardığında her türlü deliliği yapabilicek gibi de bir duruşu var. Deli mavinin etkisinden olsa gerek ! Bu sene ise beyaz gömlekleri daha da sık göreceğiz demedi demeyin!



Dikkat Su Baskını Var!
Bir yerde su baskını olmuş gibi evet biliyorum öyle duruyor. Sarı çantasının içinde de ilk yardım malzemeleri vardır heralde ;) Hayır hayır bu imaja karşı bu kadar acımasız olmayacağım aksine görüşlerim son derece iyimser. Normalde sarı rengini kullanmaktan çekinen bir kişiyim, taşıması biraz zor geliyor ama  burda sarı çok iyi durmuş, taze bir hava vermiş. Üstelik tek tek incelediğimizde hepsi birbirinden bağımsız, hatta başka mevsimlere ait parçalar ama hep beraber uyum içindeler işte bunu yakalamak zor!



Ayın İmajı
Ahh işte Paris sokaklarında görmeye bayıldığım kendi stilini oturtmuş bir model. Ne kadar ilham verici. Battaniye formundaki şalı herşeyin önünde tüm şıklığıyla duruyor.  Kravatının şalla uyumunu söylememe gerek var mı bilmiyorum? Hele o bıyıkları! Sanki her an şalının altından tulumunu çıkarıp çalmaya başlıyacakmış hissi yarattı bende ;)  Eğer içine farklı desende bir parça daha giymiş olsaydı mix&match trendine örnek vermek isteyeceğim bir kombin olabilirdi ama maalesef olamadı :) Olsun yine de şalın bana ilham verdi!



Miss Zerafet
Zerafeti içten mi geliyor da elbiselerine yansımış? Yoksa elbiseler mi bu bayana son derece asil bir duruş katmış? Bilmiyorum ama zevkler ve renkler birbirini tutmuş gibi duruyor. Benim favorim ayakkabıları. Alçak bir topukla da son derece feminen görünebileceğimizi hatırlattı bize.



Asi Ama Şık
Mahallenin serseri delikanlıları uslanmış gibi. İkisi de çok şık. Uzun kesim ceketlerine rağmen çok genç ve dinamik duruşları var. Saat, gözlük ve bere detaylarına baktığımızda zevklerinin sadece ceketlerinden ibaret olmadığını anlıyoruz. Sadece küçük bir eleştiri yapmam gerekirse ceketlerini omuzlarına alır pozisyonda taksalardı o zaman tam olarak gönlümü fethetmiş olacaklardı! Geçen seneden beri süre gelen bu akım hala etkisini sürdürüyor ve ben hala çok çekici buluyorum.




4 Mart 2014 Salı

Şıkşıkırdım Paris

Cartier Mücevher Sergisi


Cartier’in 600 parçadan oluşan «Style & History» adlı mücevher sergisi Paris’e damgasını vurdu. Bu kadar mücevher tutkununu bir arada görmemiştim doğrusu ilgi son derece büyüktü. Markanın bu güne kadar ki stil zevkini ortaya koyan bu sergide,  masa saatleri, kıyafetler ve tablolar da sergilendi ama ana tema mücevherattı. Bileti internetten almama rağmen sıra bekledim ve beklediğime de değdi doğrusu. Elizabet Taylor’dan tutun Prenses Grace kadar bütün stil öncülerini koleksiyonlarıyla beraber bir araya getirmiş bu sayede bir çok ünlü ismin taşıdığı Cartier mücevherlerini görmüş, tanımış olduk. Bu aksesuarlar bizim alışık olduğumuz « bling bling » kültüründen uzak hepsi birer sanat eseri. Bir tanesi elime geçse, sadece denemek için bile gidip hemen kıyafetimi değiştirir, makyajımı tazeler ve saçımı, başımı düzeltirdim bu mücevherlere saygıda kusur etmezdim yani!


Peki bu muhteşem Cartier sergisi nerde oldu acaba? diye aklınıza bir soru gelmişse telaşlanmayın cevabı bende! Tabiki bu şıklığa en uygun yerde, Champs Elysées’nin göz bebeği « Grand Palais » sergi salonunda.

Grand Palais ‘21 Avenue Franklin Delano Roosevelt, 75008 Paris’


Paris geziniz sırasında, herhangi bir sergiyi ziyaret edicek vaktiniz olmasa bile mutlaka Grand Palais’ın önünden geçip bu muhteşem binayı görün derim. Grand Palais, 1900 Dünya Fuarı için Paris’te inşaa edilen bir saraydır. Sanata karşı ilginiz varsa ve mutlaka bu muhteşem binadaki bir sergiye katılmak istiyorsaniz (ki genel olarak en şık sergilerin ve organizasyonların yapıldığı binadır)  daha detaylı bilgi edinmek için, Paris’e gelmeden önce « www.grandpalais.fr » adresine bir göz atın.

Montaigne Caddesi

Bu kadar yakına gelmişken Montaigne caddesini göz ardı edemezdim zaten istesemde edemem o kendini, siz o taraflardayken belli edicektir. Paris’in en şık, en lüks ve dolayısıyla en pahalı caddesi. 
Chanel, Christian Dior, Louis Vuitton, Armani, Prada, Versace gibi lüks markaların bulunluğu bu caddeye girdiğinizde, insanların da vitrinleri hiç aratmayacak şekilde şıklık yarışı içinde olduğunu görürsünüz hatta belki de gördüğünüz kişiler ünlüler mankenlerde olabilir.
İçinde lüks, moda, şıklık geçen her kelimenin çıkış noktası burasıdır. “Haute Couture”un ana vatanı, Paris’in, en Paris’li kısmı ehh artık daha ne diyim kelimeler kifayetsiz kaldı şuan! Yani Champs Elysées’ye geldiğinizde eğer bu caddeye uğramadan giderseniz sizi moda tarihi, Grand Palais’ye uğramazsanız da sanat tarihi asla affetmeyecek! Benden söylemesi…



Ladurée Pastanesi

Çok gezdik, yorulduk mücevher sergisi, Montaigne caddesi derken şekerimiz düştü. Makaron molası verme zamanı geldi çattı! Makoron da öyle heryerde yenmez, ilk deneyiminiz de olsa, gurme de olsanız makaron Ladurée’de yenir.
Bölge yine aynı Champs Elysées’deyiz ama Ladurée pastanelerini Paris’in çeşitli bölgelerinde de bulabilirsiniz. Çok sayıda değil ama şık mahallelerinde karşılaşmanız mümkün. Burası ise Ladurée’nin esas mekanı.


Şanslı günümdeydim normalde önündeki sıradan fotoraf çekmek mümkün olmazdı. İçerisi yine tıklım tıklım dolu tabiki ama dışardaki fırtına kuyruğu püskürtmüş olsa gerek pastanenin önünü çekebildim sonra çok sevindim, sevinçten içeri girdim gerisini hatırlamıyorum bayılmışım! 30 dk sıra bekledikten sonra kendime geldim ve çikolatalı bir makaron aldım. Hımmm nasıl anlatsam… lezzetini tarif etmek, mutluluğun resmini çizmek kadar zor. Ladurée’yi İstanbul’da da görmüştüm eminim lezzeti de aynıdır ama Ladurée’yi esas yerinde ziyaret etmek, tarihi şık dekorunu görmek daha bir başka güzel.


Marche aux Puces

Champs Elysées’den hızlı adımlarla uzaklaştım şimdi sırada Paris’in başka bir lüks kısmını keşfetmek var! Champs Elysées’nin elit duruşuna hiç benzemeyen ama fiyatları Montaigne caddesini aratmayan bir yerden bahsedicem “Marche aux Puces” namı değer bit pazarı ya da antikacılar pazarı. ‘St Ouen de Clignancourt’ gibi Paris’in en dışında kalmış, en pespaye, gezilecek bölgeler listesinin en sonlarında bulunan (bölgeyi feci bitirdim şuan Paris Belediyesi 10 yıl süren reklam kampanyası yapsa bile bu imajı düzeltemez artık) geniş bir alana yayılmış bu açık pazar birbirinden değerli, antika ürünleri barındırmakta. Sizi kırmızı halılarla karşılayan, sağlı sollu antikacılarla dolu bu alanın fiyatları dudak uçuklatan cinsten. 




Vintage, eski tarz mobilyalara meraklıysanız ziyaret etmeniz gereken bir pazar. Mobilya alışverişi  konusunda ısrar etmiyorum tabiki de ama görülmesi gereken bir yer. Hediyelik yada kendiniz için, kart postallar, takılar veya eski plaklar tarzında da ürünler bulabilirsiniz.
Pazara ulaşana kadar İstanbul’un Tahtakalesi’nden geçiyormuş hissine kapılacaksınız ama üzülmeyin Marche aux Puces’un atmosferi sizi büyüleyecek ve gelene kadar yaşadığınız tüm dramı unutacaksınız. Üstelik bu kadar da değil hemen yanı başında sizi lezzetli bir süpriz bekliyor olacak…Ma Cocotte!

Ma Cocotte

Philippe Stark’ı duymuş olmalısınız duymamışsanız hemen açıklayım, kendisi ünlü bir Fransız ürün tasarımcısıdır. Fransa’nın bazı büyük şehirlerinde ve İstanbul’da da bulunan Mama Shelter otelinin iç tasarımını yapan Phlippe Stark’ın esas ünü Fransız Başkan François Mitterrand'ın özel dairelerinin iç mekanlarını tasarladığı zaman tırmanmaya başladı. İşte ordan başladı sonra kaptırdı gitti diyelim ;) Ma Cocotte‘ta onun tasarımını yaptığı bir Fransız restoranı. İç mekan resmini koymadım çünkü sizde tasarımı merak uyandırsın istedim. Küllüyen yalan :) Maalesef aşırı kalabalık olduğu için temiz bir görüntü alamadım! Oyüzden benim size önerim, yer bulmak için Marche aux Puces’u gezmeye başlamadan önce rezervasyonunuzu yaptırmanız, hemen kapıdaki görevli size yardımcı olacak ve size bir süre verecektir o süre boyunca sizde açık pazarı gezmiş olursunuz. Bir rehber olarak gezi planınızı hemen çıkardım bile! 




Madem iç mekanın fotorafını çekemedim ayıbımı kapatayım, tarif edeyim bari :)  İçerisi çok samimi düzenlenmiş, kendinizi ev ortamında gibi hissediyorsunuz farklı farklı tasarlanmış oturma grupları var. Son derece renkli ve kalabalık bir dekor. İlginizi çekecek hatta önünde bir müddet durup bakmak isteyeceğiniz bir kaç objeyle de karşılaşmanız mümkün. Yemekler de son derece lezzetli.  Mama Shelter otelinin restoran kısmı da aynı şıklıkta ve aynı lezzettedir hatta otel seçimleriniz arasına Mama Shelter’ı da katabilirsiniz hem göze, hem mideye hitap eden bir keyif ve bu Paris’te çok sık rastlanan bir ikili değil.

Nediyelim şimdiden afiyet olsun…