Mısır’dan Osmanlı
saraylarına geçmiş, sonra kültürümüzün bir parçası haline gelmiş , hiç bilmeyenimizin
bile bir iki figürlük kapasitesi olan bir danstan bahsetmek istiyorum. Tabi ki
oryantel! Sadece oryantalde değil roman havasıda istanbulluların çok aşıkar
oldukları bir dans. İşte “İstanbul’da Bir Gün” adlı gösterinin yaratıcısı Özgen
Özgeç oryantel ve roman havasını aynı sahnede birleştirip tiyatral bir
uyarlamayla gösterime sunuyor. İşin ilgi çekici tarafı gösterilerinin dünyanın
dört bir tarafında kendi eğittiği yabancı kadınlarla sahnelemesi.
-İlk önce seni biraz tanıyalım,
Ben Kıbrıslıyım.
Küçük yaştan beri dans ediyorum profesyonel anlamda ilk calışmalarıma İstanbul’a
gelip « Anadolu Ateşine » seçilmemle başladı. Daha sonra şansımı bir
de yurt dışında denemeye karar verdim ve İngiltere geldim. İşler yolunda gitti
ve 6 senedir hem kendim sahne alıyorum hem de dans dersleri veriyorum. “İstanbul’da
Bir Gün” adlı proje sayesinde de İspanya, Italya, Almanya, Japonya, Mısır,
Venezuela gibi çeşitli ülkelerde gösteri yapabilme imkanı buldum. Bu kariyerim
için önemli bir adımdı.
-Bize tam olarak gösterinin içeriğini
anlatabilirisin?
« İstanbul’da Bir Gün » roman sokağında geçen
bir hikayeyi anlatıyor. Oryantelle beraber harmanlanmış tiyatral bir gösteri
bu. Modern ve bale dans teknikleriyle birleştirip avrupalıların beğenebileceği
bir tada getiriyorum. Dansçıların hiç biri profesyonel değil hepsi benim
çeşitli ülkelerde 3 aylık bir sürede dans ve karografi eğitimi verdiğim yabancı
kadınlar. Eğitimlerinin sonunda da gösteriye çıkma fırsatı buluyorlar.
Böylelikle işin en zevkli tarafını yani sahneyi yaşıyabiliyorlar.
-Demek yabancılarla
çalışıyosun. Peki Türkler de bu derslere ilgi gösteriyormu?
Bugüne kadar hiç Türk öğrencim olmadı hep yabancı
kadınlar çalıştım. Oryantal dansının popülerliği yabancı kültürlerde daha çok
artmaya başladı. Türklerin daha çok aşıkar oldukları bu dansa yabancı kadınlar
daha çok ilgi gösteriyor.
-Peki bu dansçıları
nasıl buluyorsun
Aslında onlar beni buluyorlar hepsi bir şekilde bir yerlerde
oryantel aşkına tutulmus kadınlar. Organizatörler tarafından ülkelerine çağırılıyorum
ve 20/30 kişilik gruplar halinde çalışmalarımıza başlıyoruz. Tabii kadınlar bu
işe çok gönüllü ama erkek dansçı bulmak zor oluyor. Danstan da ziyade roman
havası, maço tavırlar içerdiği için tiyatral yetenek istiyor. Bu yüzden çeşitli
drama okullarından erkek danscıları
genelde ben davet ediyorum.
-Gösteriye ilgi nasıl?
İlgi büyük! Salon herzaman dolup taşıyor. Bu gurur verici
bişey tabii. Bu gösteriler sayesinde Türk müziğini, danslarını tanıtma şansımda
oluyor. Hatta bir çok ülkede tanıştığım insanların Türkler hakkındaki klişelerini de kırmayada çalışıyorum. Bazıları
bana kaç kadınla evleneceğimi veya hergün kebabmı yiyorsunuz gibi garip sorular
soruyor. Gülüyorum hemen gerekli açıkmaları yapıyorum tabii. Bir nevi kültür
ateşeliği de yapayorum denebilir.
-Fransa’da hiç
gösteriye çıkmadın galiba?
Hayır ama çok isterim.
-Fransız kadınları
oryantel kültüründen biraz uzaklar. Diğer avrupalı kadınlara göre biraz daha
ciddi bir duruşları olduğunu düşünuyorum. Sence onlar da bu dansa kolaylıkla adapte olabilirlermi?
Büyük şehirlerde
kadınlar erkek gibi yaşayıp çalışmaya alışmış. Gittiğim ülkelerde çoğu kadın bu
tempodan kurtulup feminen yönlerine dokunmak, hatta tekrar keşfedebilmek için
bu kurslara katılıyorlar. Maden işçileriyle çalışan kadın bir öğrencim vardı
dışardan bakıldığında çok erkeksi bir
duruşu var. Dans derslerimiz esnasında şaşılacak bir şekilde içindeki kadınsı
tavrı çok rahatlıkla dışarı vurabilmişti. Bu Fransız kadınları içinde geçerli
olucaktır. Bu dans sayesinde onlar da feminen noktalarına dokunucaklar ve ciddi
duruşlarından sıyrılıcaklar.
-Seni en yakın zamanda Fransa’da da görmek isterim.
Hatta ilk Türk öğrencin
ben olabilrim simdiden talibim. Sana çok
tşsekkür ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder